Sessizlik, herkesin en çok sevdiği ve eriştiğinde mutlu olacağını düşündüğü şey. Sessizlik, ortamda hiç enerjinin var olmaması, tanecikli yapının, moleküler hareketliliğin sürmemesi demektir, sessizlik, dipsiz bir kuyu ve karanlık bir döngüden ibarettir.
Sessizlikten bu kadar karamsar bahsettikten sonra sesten ve onun nasıl oluştuğundan bahsedelim. Ses, bir enerji biçimidir, titreşim yolu ile yayılmaktadır. Öyle ki insanoğlu zamanla bu enerji biçimini veriler halinde depolayıp, daha sonra aynı titreşimleri genellikle hoparlör adını verdiği çeşitli aletlerden yayarak müzikler, ses kayıtları oluşturmayı başarabilmiştir.
Ses nasıl oluşur ?
Yazının Başlıkları

Ses havanın genleşmesi ve sıkışması sonucu oluşur ve bu hareketliliğe ses titreşimi, havanın titreşmesi denilebilir. Bu titreşimler sonucunda ses enerjisini oluşturan titreşim dalgaları oluşur. Öyleyse, yaşayan her canlı, dünyadaki her hareketlilik havanın titreşmesini sağladığından ötürü bir ses oluşturmaz mı? Evet, aslında öyle, canlılığını, hareketliliğini devam ettiren her şey ortama bir ses enerjisi yayar. Durum öyle ki insan vücudu, organlarımız bile sürekli bir ses enerjisi yayma eğilimi içerisindedir.
Peki her şey, hava ile temas halinde ve hareketli olan her cisim bir ses oluşturuyorsa bu sesi neden duymuyoruz?
Ses dalgaları bir enerjidir ve kaynaktan uzaklaştıkça bu enerji sürtünmelere, çeşitlik engellere yenik düşecek ve tükenecektir, bu yüzden yakından duyduğumuz ses kaynağı ile uzaktan duyduğumuz ses kaynağının arasındaki fark ortaya çıkmaktadır. Bir diğer konu ise ses dalgalarının sahip olduğu genlik ve frekans aralığıdır.
İnsanoğlu her frekans aralığını duyamaz!
Aslında bu insana çok dezavantaj, sahip olunamayan yetenek gibi gelir fakat insanoğlunu yaratan güç, böylesine şaheser bir varlığı ortaya çıkarırken, duyabileceği ses frekans aralığını dahi belirlemiştir. İnsanoğlu sadece 16 kHz ile 20 kHz aralığındaki sesleri kulağı ile işitebilir, durum böyle olunca bazen havada süzülen çok düşük frekansta ses dalgası yayan toz tanelerinin bazende yerde emin adımlarla yürüyen, çalışkan karıncaların ayak seslerini duymaktan kurtuluyor.
Düşünsenize, havada süzülen toz tanelerinin sesini, çevrenizde olup biten en küçük bir hareketliliğin sesini bile duyuyorsunuz, tüm bunlardan kurtulmak için kulağınıza bir tıkaç takıyorsunuz lakin tıkacın kulağınızdaki kılları bile titreştirmesini duyduğunuz için kafayı yiyecek hale geliyor, akıl sağlığınız tehlikeye giriyor. Böyle bir durumda akıl sağlığı yerinde bir insan bulmak pek mümkün olmazdı.
Yaradılışa göre, insanoğlundan farklı olan varlıklarda dünyada veya başka bir evrende başka bir yaşam alanında varlığını sürdürmek için farklı bir frekans aralığında ses dalgalarını kullanmakta, işitmektedir. Böylece aynı ortamda bulunmalarına rağmen insan onları duyamaz.
Detay not!
İnsanların sesleri neden farklılık gösterir?
İnsanlar ses dalgaları yaymak için ses tellerindeki titreşimden yararlanırlar, ses telleri öyle ki nefes alırken dahi titreşen uzuvlardır. Her insanın kolu, gözü, kulağı, saçı, tırnağı dahi aynı benzerlikte olmadığı için ses telleri de boy ve kalınlık olarak insandan insana değişmektedir. Bu erkeklerde daha kısa bir yapıda iken kadınlarda daha uzun bir ses teli yapısı olması ile de açıklanabilir. ( Erkeklerin kalın, kadınların tiz, ince sese sahip olmasın ana etkenidir, ayrıca dünyada cinsler arası ses farklılığı bulunan tek canlı da insandır. )

Sadece ses tellerinin insan sesini oluşturduğuna kanaat getirmek mümkün değildir, bu durumda ses tellerinin yapısı aynı olan her insanın sesi aynı olurdu, bunun yanında gırtlak boyu, ağız için hacim, diş yapısı, dil yapısı ve nefes hacmi gibi faktörlerde sesin oluşumunu etkileyen aktörlerdir. Bu yüzden tüm bu aktörlerin aynı olması aynın sese sahip olmak demektir. Bu gerçeği öğrendiğimizde de, ses taklidi yapabilen, taklit sanatı ile uğraşan kişilere ayrı bir hayranlık duymak gerekir.
Sesin havadaki etkisi, oluşturduğu değişim
Ses bir enerji türüdür, bunu göremeyiz fakat sesin hava tanecikleri, havanın yapısı üzerinde yaptığı etkiyi laboratuvar ortamında hazırlanmış düzenekler vasıtası ile görmemiz mümkündür.

Yukarıdaki görselde, sesin havadaki tanecikleri bir sıkıştırdığını bir genleştirdiğini görebliyorsunuz, böylece düzenli bir sıkıştırma, genleştirme süreci ortaya çıkıyor. Bunu, ses tanımı yaparken dalga boyu, genlik ve frekans gibi özellikler tanımlamaya yardımcı oluyorken oluşan temel şey hava taneciklerinin hareket ettirilmesidir. Yani ses, bulunduğu ortamdaki taneciklerin hareket etmesi ile oluşan, iletilen bir enerjidir.
Sesi nasıl duyarız?
Sesi üretebilen, ses dalgaları oluşturup ses enerjisi oluşturabilen insan oluşturduğu bu enerjiyi yine insan beyninin algılayabileceği sinir sinyallerine dönüştürebilmektedir. Nerede mi? Kulak organımızda.

Kulak, 3 ana bölümden oluşan bir organdır bunlar yukarıdaki resimde de görüldüğü üzere;
- 1 – Dış kulak: Kılavuz görevi görür, ses dalgalarının orta kulağa iletilmesini sağlar.
- 2 – Orta kulak: Ses dalgalarının kulak içerisinde kulak zarı yardımı ile ve kulağın içindeki özel bir sıvı ile kokleadaki tüylü hücreleri hareket ettirecek mekanik enerjinin oluşmasını sağlar.
- 3- İç Kulak: Duymanın asıl tamamlandığı yerdir, salyangoz yapılı ve içerisinde kokleayı barındıran bu bölümde tüylü hücreler sayesinde sıvıda oluşan mekanik titreşimler beynin algılayabileceği kimyasal enerjiye dönüştürülür. Böylece insanoğlu beyni ile dışarıdan gelen ses enerjisini yorumlayabilir.
Ses nasıl yayılır?

Suya bir taş attığınız düşünün, bu taş düştüğü ilk noktadan başlamak üzere su yüzeyinde bir dalgalanma hareketi oluşturacaktır, bu dalgalanma hareketi taşın düşme noktasından uzaklaştıkça, taşı boyutuna da bağlı olarak azalacak, incelecektir. İşte, sesin yayılma serüveni de bu şekilde gerçekleşir.

Ses, yayılmak, enerji iletişim için tanecikli bir ortam gerektirir. Bu tanecikli ortam su gibi sıvı ortamlarda pek standart olmayan, kısıtlı harekete izin verebilecek şekildedir. Bu yüzdendir ki suyun içinde, ses enerjisi rahatlıkla iletilemediği için kısa mesafede yok olur ve yakın mesafede doğru bir şekilde iletilemediği için anlaşılmaz. Katı maddelerde ise ses iletimi imkansıza yakındır.

Yukarıdaki analizde sesin hava ( akışkan ) ortamında kaynaktan çıktığında kırmızı yani yoğunluğu enerjisi en fazla durumda olduğunu, kaynaktan uzaklaştıkça bu enerjinin azaldığını göstermektedir.
Ses akışkan hızı arttıkça yayılmakta zorlanır

Sesin sıvılarda, katılarda olduğundan, gazlarda ise sıvılarda olduğundan daha iyi yayıldığına yazımız içerisinde değişmiştik. Yukarıdaki görsel de sesin, içinde bulunduğu akışkan ( hava ) hızının arttıkça içinde yayılmakta ve düzgün bir formda enerji iletmekte zorlandığını gösteriyor. Bu yüzdendir ki rüzgarlı, şiddetli fırtına olan bir ortamda yakın mesafede dahi insanlar birbirlerini anlamakta güçlük çekerler, bağırarak sesin şiddetini arttırmaya çalışırlar.
Anlatım çok güzel bir sorum olacak ses dalgalarının metal içerisinde hareketi nasıldır yani kablolu telefonlarda ses iletimini izah eder misiniz ses alıcı cihazların anteni ile bağlantısı nasıldır izah edermisiniz teşekkür ederim